ürünler kalıte olarak tabıkı fark eder
zaten söylenen ürünlerde kullanıcı yorumları ve kalıteye önem verılerek önerılıyor.
Natures Bounty markasıda hem kaliteli hem avantajlı tercih edılır ben bir çok ürününü kullanıyorum
amerikada da solgar kadar çok satılan bır üründür. avantajıda solgar ıle yarışmak zorunda olduğu için fiyatı daha uygun
türcell ile vodafone gibi düşünün
zaten önerimin sebebıde forumdakı arkadaşların cebını hem yakmasın hemde kalıtelı ürün kullansınlar
tabıkı farklı önerılerıde dınlemek lazım belkı aynı kalıte daha uygun fıyatada başka markalarda yakalanabılır
malum artık herşey bizi zorlayan fiyatlar olmaya başladı oyüzden akıllı hareket edip karlı tüketimler yapmalıyız
örnegin 100 tl iken başladığım prope cia şuan 150 tl nerdeyse 1 senede 40 tl zam geldi belkı çok büyük para degil ama
biraz tüketimde avrupai yada amerilikalı kafasına geçmemiz gerek artık adamlar igne alırken bile maddi durumu iyi olsa dahil
40 yerde araştırma yapıyor ama biz oyle değiliz umrumuzda olmaz durumumuz ıyı olmasa bıle bide ustune 20 tl bahşiş bırakırız halk olarak gönlümüz zengin ama artık kullanılmaya başlandık o yüzden akıllı tüketime yönelmek gerek her konuda.
akıllı tüketimin getirilerinede senelık olarak hesaplarsan cebımızde büyük para kalacaktır dünyanın kerizi biz degiliz
akıllı tüketim yaptıkca ucuz ve kaliteli ürün sayısıda artıcaktır
tabı bazı şeylerinde ikinci bir seçenegi olmaz ikinci seçenegi olmayan için geçerli degil
istemdışı hepimiz dahil olduğu toplum.sanayi devrimi sonrası üretimin artması sonucu insanlar bir şekilde tüketmeye yönlendirildiler.ihtiyacımız olmadığı halde ihtiyacımız olduğuna ikna edilip ve bunları aldığımızda sembolik bir tatmin yaşıyoruz.sembolik tatmin de negatif hislerimizin yok olmasına yardım ediyor ve tüketme ihtiyacı devamlı hale geliyor.tükettiğimiz markaların bize sattıkları imajlarla da kendimize birer kimlik yaratıyoruz.giydiğimizden yediğimize kadar başkalarının kontrolünde olmak hoş bişi diil sonuç olarak.
batı dünyasının dünyanın geri kalanına hediyesi. kar amacı güden kapitalist üretim düzeninde tüketiciler ve üreticiler ayrıştırılamaz bir bütünün parçalarıdır. biri olmadan diğerinin bir anlamı olmaz. üreticiler azami karı elde edebilmek için mallarını tüketicilere tanıtmalı (reklamlar burada devreye giriyor) ve tüketiciler de bunları alıp tüketmelidirler.
günümüz tüketim toplumunun en karakteristik özelliği "evladiyelik" kavramının ortadan kalkmış (ya da kaldırılmış) olmasıdır. artık bir buzdolabının, çamaşır makinesinin veya otomobilin 50 sene çalışmasını düşünemezsiniz (eminim bu tarz ürünler de mevcuttur ama artık kolay alınır değillerdir...). aldığınız ürünü almalı, en fazla garantisi dolana kadar kullanmalı (ki bazı ürünlerde yeni ürün çıkar çıkmaz değiştirme eğilimi var...cep telefonu örneğinde olduğu gibi) ve daha sonra yenisiyle değiştirmelisiniz.
artık üreticilerin bir ürünü satarken tüketicilerin yararını mı gözledikleri yoksa mallarını satıp kar etmeye mi çalıştıkları anlaşılamamaktadır. reklam sektörü işte bu noktada devreye girmektedir. toplu iletişim araçlarının vasıtasıyla reklam sektörü tüketicileri sürekli etki altında tutmaktadır.
reklam sektörünün pompaladığı birçok kavramla tüketiciler şartlandırılmaktadır. aklımıza gelebilecek ilk örnek "hijyen" kavramı olabilir. "hijyen" kavramını o kadar çok şişirdiler ki, öyle acayip reklamlar yaptılar ki sanki annelerimiz, anneannelerimiz bizleri pislik içerisinde büyüttü. etrafı bok götürüyor sanki. etraf zararlı mikroplarla kaynıyor. çamaşır suları, amonyaklı temizleyiciler, klorlu temizleyiciler vs. ile kırın tüm mikropları. hijyen ötesi topluma hoşgeldiniz...hepsi tüketmeniz için hazır bekliyorlar. sonuç mikrobun en zararsızına bile aşina olmayan alerjik çocuklar. (dipnot: köy çocukları alerji olmuyorlarmış. bunun sebepleri arasında tarlalarda vs. hayvan gübrelerine temas etmeleri olabileceğini tahmin ediyorlar batılı bilim adamları...alın size hijyen).
tüketim toplumu, bilinçli olduğunu söyleyen bilinçsizce şartlanmış insanlardan oluşan bir toplumdur. ben dahil hepimiz şartlanmış bir şekilde bu çarkı döndürüyoruz. şikayet edebilecek durumda da değiliz. ama en azından tüketirken, bir şey alırken "niye alıyorum" "neden alıyorum" "bunun bana faydası ne" gibi sorular sorarsak, hatta bu soruların cevaplarını da bir kaç kademe daha derine inerek sorgularsak belki kendimiz için birşeyler değiştirebiliriz.