bu konu üzerinde araştırmam da özellikle günümüz de kalitesiz gıdalar ve teknolojinin artmasıyla gelen her gün maruz kaldığımız düşük düzeydeki radyasyon çok etkili,, biz sürekli radyasyona maruz kalıyoruz bilmeden istemeden de olsa.bkz kemoterapi görenlerin saçı dökülür..bir nevi radyasyon tedavisidir..günlük radyasyon seviyesi aşıldı günümüz de normal bir insan da özellikle cep telefonunun hayatımıza girmesiyle , kanserde bu yüzden çok yaygın maalesef..
not : makaleden alıntılar mevcuttur..
Ne radyasyonu abi? Cep telefonu ve kanser arasında uzaktan yakından bir ilgi yok. Elektrik-elektronik mühendisi olarak söylüyorum. Bizim alanın ne kadar iyi geliştiğini insanlar bilmediğinden radyasyon arttı zannediyor ancak cep telefonu sinyalleri etrafta olan doğal elektromanyetik gürültünün çok çok az kısmını oluşturuyor, bunların zaten kırıcı etkileri de yok. Farkında mısınız bilmiyorum ama telefondan çok çok daha fazla etkili olarak araç miktarında artış ve buna bağlı olarak artan petrol dumanı var. Bunların egsoz dumanlarını soluyup duruyoruz.
Kemoterapi bir nevi radyasyon tedavisi değildir, radyasyonla ilgisi bile yok. Adı üzerinde kemo -> kimyasal (chemo -> chemical) tedavidir ve bunun amacı da hücre öldürmektir. Tedavideki amaç vücudu zehirleyerek kanserli hücrelerin sağlıklı hücrelerden önce öldürmeye çalışmak. Saçlar kökleri de o kadar güçlü hücreler değil. Nasıl beslenmende gerileme olduğunda vücudun kaynakları hayati fonksiyonlara yönlendiriyorsa (ki buna bağlı olarak saçı dökülenler var), zehirlenme durumunda da saçlarını kurtarmaya öncelik vermiyor.
dediğim gibi makaleden alıntı diye belirttim ..çorfi bulursam paylaşırım okursun ..ve şunu söyleyeyim bazlar da düşük radyasyon yayımı mevcut mikro dalga vs ..şunu da oku istersen yayarmı yaymaz mı
oku .dostum...Kemoterapi alan kişi radyasyon yayar mı, belli oranlarda alınan bu ilaç tedavi yönteminde hastaya radyasyon verilir ve bu durumun yan etkileri hastada belli aralıklar ile gözlemlenir. O yüzdende binde bir oranında da olsa kemoterapi gören hastalarda radyasyon yayılım gösterebilmektedir. O yüzdende bu tür kişilerin kemoterapi gördükten sonra insanlar ile iletişimde bulunmamasında fayda vardır. Gelişen tıp alanlarının yeni kanser tedavi yöntemleri aramasına rağmen henüz kemoterapinin yerine kullanılabilecek bir yöntem bulunamamıştır. Her ne kadar dışarıya radyasyon yayılımı neredeyse sıfır düzeyinde olsa da yöntemin hastalardaki etkileri uzun ve sürekli olduğundan uygulama sonrasında insanlar ile irtibata geçmemesi hem kendisi için hemde diğer insanlar için önemlidir. Aynı şekilde bu kemoterapi yöntemi hastalık bağışıklık seviyesini de sıfırladığından dış etkenlerden mikrop kapma oranını yüzde yüz yapar. Aslında bu tür radyasyon tedavilerinde diğer insanlardan çok hastanın kendisi risk altındadır. Çünkü bu tür tedavileri gören kişiler aldıkları radyasyonu yaymaz sadece vücudundan atar, ama aldığı radyasyondan ötürü vücudunun koruma sistemi sıfıra düşer bu durumda da her türlü mikroba karşı dirençsiz bir bedene sahip olur. Bu durumda da steril ve hijyeni bol olan mekanlarda kemoterapi gördüğü durumlarda yalnız kalması çok önemlidir.radyasyon.gen.tr den alıntıdır
İlk mesajında düzenleme olduğu için alıntı silinmiş gibi algıladım. Bağlantı da olmadığından sen yazmışsın gibi duruyor. Pardon.
https://www.cancer.gov/about-cancer/causes-prevention/risk/radiation/cell-phones-fact-sheet Sonuç olarak alıntında yazılı olan şeyler yanlış. Yukarıdaki linkte hepsi açıklanmış. Tercüme etmem çok uzun sürer, umarım İngilizcen yeterlidir.
İngilizce bilmeyenler için bir miktar özet bilgi, linkten bağımsız:
Radyasyon dediğimiz şey maddelerin elektromanyetik dalga yaymasıdır. Elektromanyetik dalga da aslen ışıktır. Göz elektromanyetik spektrumun (frekans çizelgesi gibi düşünün) belirli bir aralığını görür: kırmızı ve mor arasını. Yani ışığın rengini belirleyen şey frekansıdır. Kızıl ötesi ve mor ötesi lafları artık biraz daha anlamlı gelmiştir umarım. Frekansına bağlı olarak ışının belirli bir enerjisi vardır. Frekans arttıkça ışının enerjisi artar. Belirli enerji seviyelerinde ışınlar elektronları uyararak bulundukları yerden kopmalarına sebep olur, buna iyonize etmek denir. Moleküler yapılar (insan vücudundaki hemen her madde) elektron paylaşımı sayesinde yapılarını oluştururlar. Bir önceki cümledeki elektron koparan ışınlar iyonize edici ışınlardır (yüksek enerjili) ve zararlıdır. Ancak cep telefonları ve diğer gündelik elektronik cihazlar bu tarz elektromanyetik dalgaları kullanmazlar. Bunun için de uluslararası standartlar var. Adı üzerinde
mikrodalgalar düşük frekanslı, düşük enerjili. Uzun süreli kullanımda tek bilinen etkisi ısınmaya sebep oluyor. Bu da sağlık açısından bir risk taşımıyor.
Radyasyon verilen tedavinin adı radyoterapi ve burada kullanılan radyasyon iyonize eden ışımalarla yapılır (yüksek enerjili). Ancak yine bunu alan insanlar kimseye zarar verebilecek miktarda vücudunda bunları tutamazlar. Çünkü uyarılan elektron bir süre sonra bu enerjiyi geri ışınlayarak eski konumuna dönme eğilimi gösterir. Bu da çok uzun sürmez, yani radyoterapi aldıktan sonra odadan çıkmadan zaten bu ışınları ortama geri yaymış olur. Ancak bazen dışarıdan değil de içeriden müdahalelerde radyasyonlu maddeler verilir, bu konuda da sağlık ekibi zaten gerekli bilgiyi verir. O insanların gerçekten ışıma yapma ihtimalleri var. İnternetten makale okumalarına gerek yok. Toplumda kanserin yayılmasına etki edebilecek etkileri olduğu söylenemez.
Cep telefonları, mikrodalga fırınlar, kablosuz modemler, bluetooth cihazları vs. hepsi düşük enerjili (hakkaten düşük) dalgalar ile işler. Bu alanlarda yapılan geliştirmeler bu düşük enerjili sinyallerin gürültüden arındırılması üzerine geliştirilmiş filtreler, daha gelişmiş protokoller vb. sayesinde sağlanıyor. Antenlerin küçülmesini sağlayan şey de bu. En basitinden evin içinde bazı odalarda kablosuz modemin çekmemesinin sebebi de kullandıkları dalgaların delici özelliklerinin olmamasından kaynaklanıyor. Olay matematik ve bu matematiği işleyen devreler sayesinde oluyor yani.
Kemoterapide radyasyon yok. Bazen takip için verilen ilaçların içerisinde çok az miktarda radyoaktif işaretleyiciler oluyor. Belki onlar ışıma yapar ama onlar da iyonize etmeyen ışımalar. Benzer şekilde bazı görüntüleme işlemlerinde radyoaktif madde içeren maddeler veriliyor vs. Bu arada fosfor var ya hani karanlıkta parlayan. İşte o parlaklık radyoaktiviteden kaynaklanıyor ancak fosfor aslında parlak bir madde değil. Radyoaktif bir izotopu var. O ışıma yapıyor (parlıyor). Bir zararı da yok.
Ne yazık ki internette çok miktarda sansasyonel yazılar var. Bazıları iyi niyetli ama yarı bilgili insanlar tarafından yayılıyor.
Umarım dediğm hiçbir şeyi kişisel algılamamışsındır. Bilmeden kırdıysam, özür dilerim.