Hayırlısı öyle ya da böyle ektireceğim ben öleceksek ölelim böyle yaşamaktansa
Öyle demeyin lütfen
Düşüncenizde ölüm varsa ölüm o düşünce sebebiyle sizi gerçekten bulmasından korkun.
Vakti zamanında
Saf adamın biri, kuşluk vaktinde Hazreti Süleyman‘ın kapısını çalmış. Tasa ve kaygıdan yüzü sararmış ve dudakları morarmış. Hazreti Süleyman ona bakarak sormuş:
- Sana ne oldu, betin benzin atmış, harap ve perişan olmuşsun?
Adamcağız cevap vermiş:
- Sormayın efendim. Bugün Azrail‘e rast geldim. Bana öyle bir bakış baktı ki, ödüm koptu.
Hz. Süleyman:
- Peki, buna karşın benden ne istiyorsun hemen iste, demiş.
Adam yalvarırcasına:
- Ey canları koruyan Sultan! Rüzgâra emret de beni tâ Hindistan‘a götürsün de bıraksın... Belki bu derece uzaklaşmak sayesinde canımı kurtarırım.
Zavallı adam ölümden korktuğu için, ondan kaçmakla ölümden kurtulacağını sanıyormuş...
Hz. Süleyman, Hindistan‘a gitmek isteyen bu adamın arzusunu yerine getirmiş, rüzgâra emretmiş, o da adamı taşıdığı gibi bir lahzada Hindistan‘ın en ücra köşesindeki bir adaya bırakmış. Adam, Azrail‘den yakayı kurtardığını sanıyormuş. Fakat ne mümkün...
Ertesi günü Hz. Süleyman‘ın yine divanı kurulmuş ve onun halkı kabul edeceği zaman gelmiş. Azrail‘de divanda imiş. Hz. Süleyman ona bakarak:
- Ey Allah‘ın meleği, niçin o Müslüman‘ın ödünü koparan hışımlı bakışla baktın, bunun sebebini bana anlat?
Azrail şöyle cevap vermiş:
- Benim ona bakışımda zerre kadar hışım yoktu. O vehme kapılarak yanlış anladı. Ben ona yol ağzında rastlamış, onu görünce hayret etmiştim. Çünkü Cenab-ı Hakk bana Hindistan‘da bir adaya gidip onun canını almamı emir buyurmuştu. Onu burada görünce düşündüm, şaşırdım... Bu adamın bir değil, yüz kanadı olsaydı, aynı gün buradan kalkıp yine Hindistan‘a gidemezdi.
Azrail hayret etmekte haklı idi. Fakat Hz. Süleyman‘ın bir emriyle, rüzgâr o eceli gelen adamı taşıyıp, Hindistan‘ın en ücra adasına götürmüş. Azrail de ona orada yetişmiş ve canını almış...
Allah insanların eceli gelmeden canlarını almaz
Ecelin alınması iki türlüdür
Birincisi tamamıyla Allah'ın tasarladığı plan dahilinde gerçekleşen ölümdür. Bu herhangi elde olmayan bir hastalık, bir kaza, karşı taraftan gasp edilme, öldürülme... Kısaca elimizde olmayan eceldir.
İkinci ecel ise kişinin kendi elleriyle başına getirmiş olduğu eceldir. Şöyle ki
Kişi can sıkıntısından ve ya bir beladan sıyrılmak için intihar ederse kendi ecelini getirmiş olur, kendini suya atıp nefessiz kalırsa ecelini getirmiş olur. Boğazını keserse kendi ecelini getirmiş olur... ŞABANIN filimindeki gibi kiralık katil tutarsa kendine yine kendi ecelini kendi elleriyle getirmiş olur. Kul bu eceldrn mesuldür. Canını muhafaza etmesi şarttır. Yoksa but k bir günaha girmiş olur.
Konu nereye gitti bilmiyorum ama Allah bir ayetinde mealen der ki;.
"Biz canlıların canını zor durumlarda alırız".
Bu da Allah'ın merhametindendir.
Zira başı kesilen bir kişi o şekilde can çekişerek hayata devam etmesi zor olduğu için Allah merhamet edip canını alır. Müzmin bir hastalığa yakalanan kişiye hayat ömür boyunca zindan olacağı için canı yine merhametli yaradan tarafından alınır. Bu cana kasıtlı kim kast etmiş ise hesabini ödeyecektir. Kasıtsız(. YANLIŞLIKLA ) ise Allahtan gelen bir eceldir.
ALLAH RAHMET EYLESİN.
saç ekimi yapmak istiyorsan ve yapacak isen, bu tamamıyla saçların olmadığı derdinden yapıyorsun. Hayat kaliteni yükseltmek için yapıyorsun. Ben de diyorum ki saç ekimi ömür uzatir:)